24 Temmuz 2010 Cumartesi

Birinci Mağara: Parsık


Sallana sallana hazırlanmamız yüzünden yola oldukça geç çıktık. Dolayısıyla anca yedi buçukta mağara ağzında olabildik. Amacımız 4-5 sene önce mağaraya girip iki ağzı ilk defa (?) birbirine bağladığımızda gördüğüm bir yan kolu araştırmak. Kocaman bir şelaleyle bir küçük galeriye bağlanan bu yan koldaki su akışı ilgi çekici idi.

Bu aksiyonumuza biraz heyecan katmak için aşağıya ipi çekerek inmeye karar vermiştik. Bu da çift kat yaptığımız ipten yarım kazık ile inerek aşağıda çözülüp ipin bir ucundan çekerer aynı ipi tekrar tekrar kullanmak demekti. Tabi eğer ipimiz çekerken sıkışır, ya da çok fazla ayakta duracak yer bulamazsak başımız biraz ağrıyacaktı. Ama mağarayı bildiğimden böyle risklerin minimal olduğuna kanaat getirmiştim.

Mağaraya ilk ben girdim. İlk inişin dibinde Aameti beklerken bir su sesi duydum. Normalde indiğimiz galeriler şu anda kuru olduğu için bu sesi acayipti. Su sesinin geldiği yere bakınca onlarca kere geçtiğimiz bu galeride bir yan kol olduğunu keşfettim. Aamet de gelince heyecanla bu galeriyi araştırdık. Çok uzun olmayan galeriyi araştırdıktan sonra ölçtük ve ana galeriye geri döndük.


Bu kadar bariz bir kolu onlarca insanın ıskalamış olması "bitti" dediğimiz mağaraların aslında neler içerebileceğini bir kere daha bize göstermiş oldu.
Sonra asıl amacımıza ulaşmak için döşemeye başladık. Mümkün olduğunca az malzeme bırakmak istediğimizden tırmanışta öğrendiğim tekniklerden birini uyguladık. Döşemeyi 'backup'lı olarak döşedik. Sonra ağır olan şahıs (ismim lazım değil) önden çantalarla indi ve arkadaki de backup'ı alıp takip etti.

Yarım kazık yüzünden ipin dolanmasıyla uğraşmak dışında sorun çıkmadan ilk üç inişi indik. Dördüncü inişin ortalarında, ipin sonuna yaklaştığım halde hala bir bağlantı noktası ya da ayakta duracak bir zemine denk gelememiştim. Bulduğum bir babaya bağlantı yapıp bir çıkıntıda dikildim. Sonra Aamet geldi yanıma. İnişin daha da dikleştiği yere kadar inip aşağıya baktı, "burası en fazla on metrelik bir iniş" dedi. Aradığımız yere geldiğimizi düşünmeye başladık. Aamet bir şekilde aşağı indi. Ben de ona katıldım. İnerken gördüm ki Aamet'in "on metre"lik inişinin dibi zor görünüyor. Bu en son uzun inişti ve bizim aradığımız kolu malesef ıskalamıştık. Çift iple indiğimizden geri çıkmamız çok sorunlu idi. Zaten saat geç olmuştu ve uykumuz gelmişti ve acıkmıştık vs. Biz de çıkış yoluna koyulduk.



Yolda bir iki de fotoğraf çektikten sonra sabah üç buçukta mağaranın aşağıdaki ağzındaydık. Önünden geçtiğimiz bir evin içinde oturanlar sabahın bu saatinde böyle acayip bir ikili görünce yerlerinden sıçradılar (ecinni taifesi).


Arabamıza ulaştık ve bir an önce uyuduk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder