28 Temmuz 2010 Çarşamba

İkinci Mağara: Arıtaş Suçıkanı


Evrim'in Google Earth'ten yaklaşık bir sene önce bulduğu Arıtaş Suçıkanı'na gitmek için Ankara'dan Kayseri'ye doğru yola koyulduk. Dünkü lastik macerasının üzerinden 5 saat geçmemişti ki bu sefer de sağ arka lastiği kaybettik. Artık biraz da elimiz alıştığı için çabucak lastiği değiştirip önümüzdeki ilk yerleşim yerine vardık. Gecenin körü olduğu için in-cin top oynuyordu. Arabayı kenara çekip uyuduk.


Sabahın köründe kalkıp lastikçinin açılmasını beklerken biraz daha insana benzemek için traş olduk. Lastikçi camiasını biraz daha zenginleştirdikten sonra Afşin'e doğru yola çıktık. Havanın sıcaklığı asfaltı kavuruyordu. Daha fazla lastik kaybetmeden ve arabanın herhangi bir aksamını eritmeden Afşin'e vardık. Bir kaç gündür çok geç saatte yatıp güneşin doğuşuyla kalktığımız için uykusuzluktan kırılıyorduk ve bunun da etkisi yavaş yavaş belli olmaya başladı. Mağara çizmemi bulamadığım için Parsık'a yürüyüş botlarıyla girmiştim. Çok da sıkıntı olmamıştı. Bu nedenle Afşin'de Ahmet'in "sana çizme alalım" önerisine neredeyse "boşver yeaa" diyordum. Zorla aldığım çizmenin faydasını o akşam anlayacaktık.
Arıtaş Jandarma'ya uğrayıp nöbetçi komutana kimliklerimizi verdik, ne yaptığımızı anlattık. Dönüşte uğramamızı rica edip yayla yolunu da tarif ettikten sonra bizi uğurladı.
Arıtaş Yaylası 2300 metre rakımda, Taşeli'yi andıran görkemli bir karstik yapıya sahip. Arabayı mağaradan 600 metre uzaktaki bir düzlüğe bıraktık. Mağara için hazırlanmaya başladık. Ve ben bunadığımı anladım.
Parsık'ta 100 metre ip, benim ayakkabılar ve bir de çantamız, yattığımız yerde kalmıştı. Kurusunlar diye çayırlığa bırakmış ve oracıkta unutmuştum. Eğer Afşin'den o çizmeleri almasaydık mağaraya girmek mümkün olmayacaktı.

Gece sekiz buçukta mağaraya ağzındaydık. Mağara 9 metrelik bir şelale ile başlıyordu. Serbest tırmanış imkanının olmadığı şelalenin tepesine ulaşmak için sağ duvardan yukarı bolt çakarak tırmanmaya başladık. Hilti'nin sayesinde 5 bolt çaktıktan sonra vahşi bir pandülün ardından 3-4 metrelik tırmanışla şelalenin tepesine ulaştık. "Bu akşam sadece şelaleyi tırmanırız, yarın da devamına bakarız" diyorduk ama şelalenin tepesine ulaşıp içeriye bir göz attık ki ne görelim? Gördüğümüz en aktif ve güzel galerilerden biri mağaranın derinliklerine davet ediyordu. Kendimizden geçmiş bir şekilde ikinci bir şelale daha tırmanıp koşar adımlarla mağaranın dibine kadar ilerledik. Mükemmel mağaramız yaklaşık 600 metre sonra daralarak sona erdi. Yorgun ama mutlu bir şekilde mağaradan çıkıp kampımıza döndüğümüzde saat sabah iki buçuktu. Uykusuzluk, açlığımızı yendi ve hemen yattık.
Sabah güneşin ısrarlı dürtmesiyle uyandık. Geniş geniş dinlenerek akşam üzeri dört gibi ölçüme girdik. İkinci şelalenin başına, inerken tutunabilmek için bir ip bırakmıştık. Önden ben çıktım, arkadan Ahmet geldi. İnişin başında "burda güzel fotoğraf çekilir" falan diye muhabbet ederken gözümün kenarıyla bir eksiklik fark ettim.
"Ahmet, ip nerde?"
"Bilmiyorum, nerde?"
Ahmet inişin tepesinde döşemenin bağlı olduğu babadan perlonu çıkarmış ve çözülünce de ip haliyle aşağı düşmüş. Bir süre aptallığımıza güldükten sonra elimizdeki göbek bağı, üzengi ve perlonları birbirine bağlayarak yeni bir döşeme yaptık ve inip ipi aldık. Ölçe ölçe ilerledik. Ahmet mağaranın sonundaki darala bir kere daha kafayı soktu ama bir sonuç alamadı. Hızlı bir şekilde dönüşe geçtik ve bir saat sonra mağaranın ağzına vardık.

Şimdi Kayseri'de "Ana'nın Yeri"nde mantı yiyoruz. Çayımızı içip bir sonraki hedefimize doğru yola çıkacağız.

5 yorum:

  1. Olm uykusuzluk kötü lan,
    Uyuyun biraz.
    Daha önceki yazıları keyifle okurken bunu endişelenerek okudum.
    Bu arada Ahmet Abi'ye falan telefon açın isterseniz, alsın sizin çantaları, ayakkabıları da kaybolmasın.

    YanıtlaSil
  2. uyuduk olm işte ikinci günün sabahı. güneş uyandırınca arabaya geçtik. sonra da öğleden sonraya kadar gebeş yaptık hep.
    Ahmet Abi'nin telefonu olsa arardı çoktan. Sen bi arasana?

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Yaman, Türkiye'nin dörtte üçünü katedip 2000+ metrede tek bir mağaraya bakmaya gitmişiniz. Ali-Emine-ben, Nisan'da gittiğimiz Arıtaş suçıkanı'nı sizinkilere anlatırken, o bölgede bir sürü başka tespit yaptığımızı, bakılacak yerler olduğunu söylemiştik. Haber verseydiniz bir kaç ihbar verirdik gitmişken değerlendirebileceğiniz.
    Bari üst yaylaya baktınız mı? Sizin tırmandığınız mağaradan çıkan su bir süt yayladan batıyor.

    Selamlar,
    Murat Eğri

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Murat, ben "bizimkiler"le bu konuda konuşmadım. Aynen yazdığım gibi Evrim'in internetten bulduğu fotoğraf sebebiyle oraya gittik. Sizin gittiğinizi ve mağaraya girmediğinizi de biliyordum ama oralarda gezip ihbar topladığınızdan haberim yoktu. Zaten bizim gezinin amacı ihbarlara bakmaktan çok halihazırda bildiğimiz ve/veya yarım kalmış mağaraları değerlendirmekti. Yine de önerin için sağol, eminim Ahmet ya da başkaları o ihbarlara bakacak bir zaman ayarlayabilirler. Kendinize iyi bakın.

    YanıtlaSil